Andy Serkis'in başrolde olduğu bu korku-komedi filmini epey süre önce izlemiştim. Bir vesilyle birkaç sahnesine denk geldim, hakkında bir şeyler karalayasım geldi.
Filmin ilk yarısı "Nerede lan bunun korku sosu?" diye sormanıza neden oluyor. Amma velakin son yarım saati 'gore cümbüşü' halinde seyrediyor. İkisini de tam olarak beceremese de izlediğiniz için pişman etmeyen bir film. Ucube tasarımı biraz kötü... Oyuncular ise sempatik. Birden bire kan gövdeyi götürürken "Lan n'oluyor, ne güzel gıdıklanıyor gülüyorduk" aşamasına geliyorsunuz. Filmde, yüzü kapatan maskenin göz deliklerinden dolgun göğüslere yaptığı dikiz ve akabinde burun kıran kafa darbesi de Freudyen algı oltamızın ucundaki kancayı kıçımıza sokuyor mu? Evet, sokuyor. |
Wednesday, September 15, 2010
The Cottage
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için, ...
-
80'ler sonunda yavaş yavaş kadınları, onların şahane kıvrımlarını dışardan, utanarak keşfettiğim günlerdi. Ergenliğin ilk basamakları......
-
Ben de önce "araba" diye okudum valla. "0ooo" dedim "Cronenberg, Ballard, Julia Ducournau, Titane.. Hmm..." de...
-
Kibritçi kızın ölümüne neden olup çocuk yaşlarda beni yasa boğan resmi kibrit bildirisi.
No comments:
Post a Comment