Zafer İlbars naçizane der ki:
Kuramsız eleştiri olur!
Kuralcılıktan, nesnellikten ve
bilimsellikten arınmış bir eleştiri kuramsız bir eleştiridir bana
göre. Aslında her kurama bağlı eleştiri de kişisel izlenimler ve duygular
kaleme alınır. Ama bu izlenimler mevcut eleştirinin türüne göre disipline
edilir. Örneğin Marksist eleştiri de, eserin uyandırdığı duygular Marksist bir
anlayışın ekseninde yazılır. Bir eleştirmen, büyük beğeni duyduğu bir eser
hakkında kendi ruhunun serüvenlerini anlatabilir. Aslında nesnel sanat
olmadığını düşünürsek, öznel ve kuramlara bağlı kalmaksızın yapılan eleştirinin
yadırganmaması gerekir.
Aslında kurama bağlı
kalmaksızın yapılan eleştiri de, bir anlamda adı “izlenimci eleştiri” olan,
tanımı yapılmış bir türe de tekabül eder. Bir eseri
kendi zevk, algılama, değer ölçülerine göre incelemeye dayalı olan
İzlenimci eleştiriye “kuramsızlığın kuramı” da denebilir.
Bu, akla rasyonellikten
tamamen uzaklaşmış, keyfi bir eleştiri tarzını getirmemelidir. Zaten bir
eleştirinin “eleştiri” tarzında kabul edilebilmesi için belli bir üslup ve
fikir olgunluğu seviyesini geçmiş olması zorunludur. Yani, “gayet güzel, hoşuma
gitti bayağılığı, dikkate alınacak bir öznel değerlendirme ve eleştiri
değildir elbette. Eleştiri yazısını okutacak olan yazarının
kendine konuyu kendine özgü ele alış biçimi, yorumlayışı ve
anlatımındaki tarzıdır.
Edebi eserlerden zevk almak,
onlarla duyguları inceltmek ve zenginleştirmek kuramsal bir kesinliğe
büründürmemektir. Belli bir yöntemi olmayan bu tarzda eserlerin ve türlerin
sınıflaması da yoktur. Eseri okurken alınan zevk, eserin tek ölçüsüdür. Bu
nedenle herhangi bir kuramın bağlayıcılığı söz konusu olamaz.
İzlenimci
eleştirmen, zaman zaman amacının yalnızca kendinden söz etmek olduğunu da
açıkça söylemek rahatlığını da gösterebilir. İzlenimciler her türlü dizgeye
kuşkuyla baktıklarından, yöntemleri hiçbir yönteme ve kurama bağlanmamaktadır.
İzlenimciler, iki yüzlülükten tiksinirler, içten olalım düşüncesi taşımışlardır.
Eleştiri,
bir yapıtın belli bir zamanda bizde bıraktığı izlenimi belirler ancak, sanatçı
da yapıt da, belli bir saatte dünyadan aldığı izlenimi belirtmiştir. Bu böyle
olduğuna göre hoşumuza giden yapıtları severiz. Ayrıca izlenimciler, görmenin
hazzını küçümsemezler. Onlara göre eleştirmen, açıklamak, yargılamak isterken,
işin temeli olan estetik mutluluk duygusunu yitirebilir. İzlenimciliğin
temelindeki hazseverlik bundan ileri gelmektedir..
Bu
tür eleştiriyi benimseyen eleştirmenler bir tutumdan ötekine atlamakta, doğal
olarak izlenimci bir eleştiriyi uygulama eğilimindedirler. Eleştirinin kimi
zaman bir iç dökme eğiliminde olmasını oldukça iyi örneklemiştir. Bu, bir
bakıma çok bağlanılan bir düşü geliştirme, bir bakış açısını ortaya koyma
nedenidir. Sanatın işi kanıtlamak değildir. Sanat yapıtı kapalı olmamalıdır.
Sanat zorlamayı gerektirir ve önce biçim gelir. Bütün bunlar, aynı istemin
ürünüdür kuşkusuz, eleştiriye de bu istem yön verir. İzlenimci eleştirmen
yalnız kendisi için yazmak, başkalarının da yapıtlarını yalnızca kendi kendini
aramak için incelemek ister. Bu
tür eleştirilerde yapıt üzerine yargıların yanında, bizi sanat eserinin
iklimine götüren şiirsel ve duyarlı betimlemelerden çeşitli örnekler de buluruz.
Örneğin Türk edebiyatında
eleştiri denince akla ilk gelen isim olan Nurullah Ataç izlenimci eleştirinin
en güzel örneklerini sunar. Ataç,
okuduğu eserleri derinlemesine inceleyerek değerli yanlarını aydınlatmaktan
çok, o eserden yola çıkarak kendi duygularını, düşüncelerini dile getirme
kaygısı içindedir; kendi beğenisini aşılamak, tıpkı bir sanatçı gibi okurlarını
etkilemek ister. Bağlı kaldığı; kuramlardan çok, kendi ilhamının sesidir.
Son
olarak: Eleştirmek önce anlamak değil midir? Anlama, kendini sanatsal olarak
yapıta yansıtan bir kişiliği yeniden kurma çabası ile içsel bir felsefeyi
yeniden kurma çalışması arasında gidip gelir. Kuramsız bir eleştiri mümkün
müdür? Evet. Ama bu ölçüsüz bir uçarılık mıdır? Hayır. Kimi yapıtlar vardır,
içimizde yaşar ve sürer, kimileri de unutuluverir. Kuramsallıktan arınmış bir
eleştiri de, eserin yüksek tesirli olana mı, niteliksiz olanı mı yakın olduğunu
en basit ve kısa yoldan anlayabiliriz. En azından eleştirmen için!
No comments:
Post a Comment