Ölebilecek
miyim? Bazen korkuyorum, onu beceremeyeceğim diye.
O
zaman şöyle düşünüyorum: Ölürken kendini nasıl göstereceksin? Ah, tavırdan söz
etmiyorum; duvarın dibinde, kendisi ölürken insanın “yaşasın..” herhangi bir şey
diye bağırması değil. Ya da gaz saldırısından bir dakika önce, pantolon
yiğitlikle dolmuş ve kahramanca gerilip büzülmüş surat düşmana dönük…Bu değil.
Hayır, burada söz konusu olan, yataktaki o saçma olaydır. Yorgunluk, acılar ve
işte asıl bunlar. Becerebilecek misin bunu?
Örneğin
ben yıllarca doğru biçimde aksıramadım. Hıçkırığa tutulmuş küçük bir köpek gibi
aksırdım hep. Ayrıca, bağışlayın, 28 yaşıma kadar geğiremiyordum. Sonra,
üniversiteden eski bir arkadaşıma rastladım. Geğirmeyi
bana o öğretti. Ama bana ölmeyi kim öğretecek?
Evet,
gördüm ölmeyi. Bir kaza gördüm; ve hastaları ölürken gördüm. Misal babamı... Bunu yaparken çok
ıstırap çekermiş gibi bir durumdaydılar. Peki, ben böyle bir durumda aptalca
davranırsam ve
sonunda hiçbir şey çıkmazsa, o zaman ne olacak? Böyle bir şey her zaman akla
gelebilir?
“Bunu dert etmeyin iyi yürekli adam. O üstünüze
çökecektir, o ağırlık. Ölüm hakkında yanlış tasarımlarınız var. O…” Bunları
söyleyen deneyimlerine mi dayanıyor?
Bu,
demokrasilerin en gerçek olanıdır, yani, ölüm demokrasisinden söz ediyorum. Din adamlarının korkunç üstünlüğü bundan ileri geliyor; hepsi sanki şimdiye dek yüz kez ölmüş
gibi davranıyor; sanki öbür dünyadan haberler alıyormuş gibi yapıyor ve
yaşayanlar arasında ölümün elçileri rolünü oynuyor.
Belki
de pek zor olmayacak. Ölmeme belki de bir doktor yardım edecek.Ve öyle çok
büyük acılarım olmazsa, utanacağım ve alçakgönüllü bir gülümsemeyle: “Lütfen
bağışlayın…ilk kez başıma geliyor da…” diyeceğim.
No comments:
Post a Comment