Wednesday, May 4, 2016

ENDİŞE: EŞYAMIN TABİATI

Ölebilecek miyim? Bazen korkuyorum, onu beceremeyeceğim diye.

O zaman şöyle düşünüyorum: Ölürken kendini nasıl göstereceksin? Ah, tavırdan söz etmiyorum; duvarın dibinde, kendisi ölürken insanın “yaşasın..” herhangi bir şey diye bağırması değil. Ya da gaz saldırısından bir dakika önce, pantolon yiğitlikle dolmuş ve kahramanca gerilip büzülmüş surat düşmana dönük…Bu değil. Hayır, burada söz konusu olan, yataktaki o saçma olaydır. Yorgunluk, acılar ve işte asıl bunlar. Becerebilecek misin bunu?

Örneğin ben yıllarca doğru biçimde aksıramadım. Hıçkırığa tutulmuş küçük bir köpek gibi aksırdım hep. Ayrıca, bağışlayın, 28 yaşıma kadar geğiremiyordum. Sonra, üniversiteden eski bir arkadaşıma rastladım. Geğirmeyi bana o öğretti. Ama bana ölmeyi kim öğretecek?

Evet, gördüm ölmeyi. Bir kaza gördüm; ve hastaları ölürken gördüm. Misal babamı... Bunu yaparken çok ıstırap çekermiş gibi bir durumdaydılar. Peki, ben böyle bir durumda aptalca davranırsam ve sonunda hiçbir şey çıkmazsa, o zaman ne olacak? Böyle bir şey her zaman akla gelebilir?

“Bunu dert etmeyin iyi yürekli adam. O üstünüze çökecektir, o ağırlık. Ölüm hakkında yanlış tasarımlarınız var. O…” Bunları söyleyen deneyimlerine mi dayanıyor?

Bu, demokrasilerin en gerçek olanıdır, yani, ölüm demokrasisinden söz ediyorum. Din adamlarının korkunç üstünlüğü bundan ileri geliyor; hepsi sanki şimdiye dek yüz kez ölmüş gibi davranıyor; sanki öbür dünyadan haberler alıyormuş gibi yapıyor ve yaşayanlar arasında ölümün elçileri rolünü oynuyor.

Belki de pek zor olmayacak. Ölmeme belki de bir doktor yardım edecek.Ve öyle çok büyük acılarım olmazsa, utanacağım ve alçakgönüllü bir gülümsemeyle: “Lütfen bağışlayın…ilk kez başıma geliyor da…” diyeceğim.


No comments:

Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için, ...